Bu konunun çok lafı
geçiyor, ben de ne zaman bu konu hakkında konuşmak zorunda kalsam, bi 500 kere
sinir krizi geçiriyorum. Artık yazıya döksem iyi olur bu durumu dedim. Şimdi… konu
her zamanki gibi normal olmayan aşk hayatları. Daha doğrusu benim aşk
olduğunu düşünmediğim davranışlar silsilesi.
Ne kadar “Nuriye”
“Huriye” ablalarım ‘Başına
gelince seni de göreceğiz, neler neler yapacaksın’ dese de, ben
ASLA (büyük konuşuyorum, baya baya caps locku açtım) sevgilim
bana “Bana bak!!!! O herifle starbaksa falan gidersen ağzına sıçarım
senin” derse, gitmeyeceğimi düşünmüyorum! Giderim abi, seke
seke, ceylan gibi giderim.
Bu ciddi bir durum
sevgili arkadaşlarım! Böyle bir dünya var, evet! Ne kadar birçoğunuz bilmeseniz
de –ki birçoğunuz da gayet iyi biliyorsunuz(!) canım salaklarım benim- insanlar sevgili
oldukları şahısları, genelde günlük hayatın aktiviteleri başta olmak üzere,
birçok şeyden kısıtlıyorlar! Ben bunu ilk lisedeki sıra arkadaşımdan gördüm. Hem de bugüne kadar gördüğüm en ağır vaka idi kendisi. Sevgilisinin
ondan habersiz nefes almasına bile izin vermezdi. Ama uzun ilişki adamıdır.
Nasıl oluyor ben de bilmiyorum. Gerçi o zamanlar daha yaş 15-16-17. Yani işler
ne kadar ciddiye binerse…
Benim çekemediğim şey
bunu şu an yapanlar! Yaşını başını almış, üniversiteden mezun olmuş ya
da olmasına 1-2 sene kalmış insanlar… Sen biriyle berabersin, bu kişiye
günde 1500 kez seni seviyorum diyorsun, ona güvendiğini, onu özlediğini falan
söylüyorsun. Gerçi telefon elinde her dakika çıtır çıtır mesajlaşırken, her
saat başı arayıp 45 dakika konuşup neyi özlüyorsun, onu da bilmiyorum ama… Onu
görmeyi, kokusunu içine çekmeyi falan özlüyorsun diye düşünüyorum? Herhalde
‘özler iken’ ‘biraz da şunun ağzına sıçayım da öyle kafasına göre benden
habersiz işler karıştırmasın, ne de olsa ben burada onu özleyerek bütün vaktimi
harcıyorum” diyorsun. Sonra sen onun ağzına sıçarken o da seninkine sıçıyor. Noldu? Özlüyorduk biz, koku falan diyorduk?
Karşındaki kişiye günün
tüm rutinlerini kendinle beraber yaptırdıktan sonra (sabah kalk aynı anda diş
fırçala yüz yıka kahvaltı et, aynı anda giyin okula/işe git, aynı anda çık
öğlen yemeği ye, akşamüstü eve dön, aynı dizileri izlettir, mümkün olduğunca
internet aracılığı ile muhabbeti devam ettir, o sırada başkaları ile konuşursa
azarla falan, sonra aynı anda yatağa gir, aynı anda uyu, eğer senden önce
uyursa bi ağzına sıçma mesajı daha at vs vs….) nasıl bir huzur oluşur
insanda? Yani “Ay evet canım ya ben ne dersem yapıyor beni çok seviyor
eheheheh, ben de onun her dediğini yapıyorum çok seviyoruz birbirimizi, sürekli
sevişiyoruz” mu diyorsun kendi kendine? Yok, valla anlayamıyorum ben
aşk bunun neresinde? Bu bambaşka bir şey! İnsan âşık olduğu kişiye biraz
özgürlük hakkı tanır, onu sevdiğini; onun fikirlerine, davranışlarına,
kişiliğine saygı duyarak gösterir. Tamam, gidip seni aldatmasına izin ver de
demiyorum tabii ama her an her dakika sanki başka biriyle sevişecekmiş ya da
öpüşecekmiş gibi davranmaya da gerek yok. Bir de klişe bir laf vardır. Şu
cümlemi okuyunca hepinizin aklına geldi. Biliyorum. “Ben sana değil,
dışarıya güvenmiyorum hayatım.” Oğlum o lafı bana annemle babam
diyor yahu. Sen kimsin ki dışarıya güvenmiyorsun? Bal gibi bana
güvenmiyorsun şunun şurasında 3 gündür tanıdığın insanım...
Siz siz olun akılanın
diyeceğim de, demiyorum, ne haliniz varsa görün. Ben de sırf bu yüzden büyük aşk acıları
çekeceksem razıyım lan.